Failed Training Day or Previously on Battlestar Galactica
Things started out bad right from the start. I missed the bus, which cost me 20 minutes under the rain. Then I went in the gym, only to notice that I've forgotten my sport socks at home. I had to go back to the locker room three times because I forgot my magazine, towel and water bottle respectively. It was clear I had no concentration or motivation whatsoever. I stepped on the bike and could only manage 10 minutes. I tried my luck at the weight room, did some abs but I was just not in the mood. So I gave up, went back home and watched two episodes of Battlestar Galactica. I can't get enough of the series, I need a game to go with it. Here is the opening scene which excites me every time:
I'll go today instead. I am pretty motivated. Besides, it's a great way to spend the Valantine's Day.
(*)Bu kliseyi dillendirmeden duramayacagim "Sevgililerimizi yalniz sevgililer gununde degil, hergun hatirlamaliyiz."
I'll go today instead. I am pretty motivated. Besides, it's a great way to spend the Valantine's Day.
(*)Bu kliseyi dillendirmeden duramayacagim "Sevgililerimizi yalniz sevgililer gununde degil, hergun hatirlamaliyiz."
Comments
daginik bir adam oldugumdan sabahlari en buyuk sorunum okul uniformasinin cesitli parcalarini bulmakti. birgun servisi kacirmama mucadelesi verirken , dolabi actim ve kravatimi baglarkan eyakkabilarimi giydim. Okula bir gideyim ne goreyim, biri acik kahverengi biri koyu kahverengi. pratik zekami devreye sokarak acik kahverengi ayakkabiyi muslugun altina soktum, ve onu da koyu kahverengi yaptim. evet ayaklarim usudu ama en azindan rezil olmadim.
Pantalon diyince sevdigimiz bir guney anadolu delikanlisinin gri diye pembe bir pantalon almasi ve bunu evde dedesi ile babasina gostermesi hikayesi var, bunu kendisinden dinleseniz daha iyi olur...
ikinci hikayeyi ise sicakkanli guneyli insana sormak icin can atiyorum.
yanlis hatirlamiyorsam lise 3'deydim, sinifimizda senin de hatirlayacagin bir zat olan onur ozalp de vardi.. teneffuste kendi halimde ellerim cebimde duruyorken onur kardesimiz nedense opucuk efekti yaparak bana dogru bir hamle yapti. ellerimin cebimde oldugunu unutarak kendimi korumak adina ellerimi hareket ettirince, pantolonum bacaklardan birinde dizden kalçaya kadar patladi. panodaki ignelerle gecici bir cozum bulunduktan sonra ogle arasinda onurlarin yakinlardaki evine gitmistik ve onur pantolonumu dikmisti. o pantolonu dikerken cekilen bir kac fotografim var hala ulasamadim o fotolara.
Sevgililer gününüzü de kutlarım, ayrıca şunu da belirtmeden geçemicem ki Sevgililer Günü'nde bahsettiğiniz anılar "acınası" gençliğimizi sorgulamama yol açtı, beden dersi diyince de aklıma diego'nun kafasını voleybol direğine çarpması geldi.
Ahmet Dursun ilk kez milli takıma çağırılmış, maçta 2. yarı oynanıyor, Ahmet Dursun yedekte. Ben odamdayım, içeride tv açık, spikerin sesini duyuyorum, Ahmet Dursun'un adı geçer gibi oldu, bu arada da annem "yemeeeeeek" diye bağırdı. Karnı aç olan ben Ahmet Dursun'un da oyuna girmek üzere olduğunu düşünerek odamdan fırladığım gibi, cillop gibi duran kolonun köşesine kafayı çarpıp iki kaşın tam ortasından kafayı yardım.
Yalnız kafadaki dikişlerle Deniz Akkaya'yı görebilmek için gittiğimiz bir club hikayesi de aklıma gelmedi değil şu anda.
lise 2'nin son gununden bir gun onceydi, yani persembe gunuydu. havalar iyice guzellestiginden dersler de bittiginden sagolsunlar ogretmenlerimiz bizi disari salmislar "ne haliniz varsa gorun, yeter ki azip kudurmayin sinifta" demislerdi.
havalar guzellestiginden ted'in kucuk bahcesinde bir suredir voleybol aglari geriliydi, biz de -bahceyi bilenler icin soyluyorum- kantinden cikinca sol taraftaki voleybol filesi dolaylarinda su savasi yapmakta idik. az once bahsi gecen onur ozalp arkadasimiz, onu islatmami muteakip beni kovalamaya basladi. agir tonajli onur'u geride birakip yine de emin olmak icin arkama bakarak kosarken (niyetim diregin ve mazgallarin arasindaki dar yerden gecmekti) "seckin onune bak lan direk" turu birtakim uyarilar duydum. kafami cevirdim cevirmesine ama artik cok gec olmustu ve son surat direge carptim. carpmamla geri sekmem bir oldu ve yere yuvarlandim. yerde herkesle beraber kendi halime gulerken baran kardesimiz (bu olaydan sonra bir turlu talihsizliklerden kurtulamadi) "aaa kanıyo la" dedi. bu lafi duydunca elimi kafama goturdum ve butun agzim yuzum kan revan oldu. bunun panigiyle revire dogru insanlarin sakin bakislarina ragmen bir depar attim ve revire hasirt diye daldim. revirde kani kagit havlu yardimiyla durdurduktan sonra annemi aramaya karar verdiler. anneme "oglunuzun kafasi yarildi kanamasi var" dediklerinde "ne gerekiyorsa yapin doktor bey, ben derhal geliyorum" seklinde panik yapmasi nedeniyle doktor kafama dikis atmaya karar verdi. disarda bekleyen arkadaslara para verdi ve temiz bir t-shirt ve permatik almalarini soyledi. permatik gelince kafami bir guzel tiras edip 4 adet dikis atti.. kafami bol miktarda bandajla bagladiktan sonra beni postaladi. disarda bekleyen arkadaslar sagolsun, birkac tane hatira fotografi bile cektirdik. daha sonra annem geldi ve beyin tomografisi cektirmek icin bir hastaneye gittik (hangisi hatirlamiyorum).. hastanede olayin ustunden 2 saate yakin zaman gectigini duyan doktor bosuna radyoaktivite almasin deyip sadece sirtimi sivazlamisti.. buradan o doktoru tebrik ederim, bosuna radyoaktivite almadim ve gercekten bir sey olmadi bugunlere kadar gelebildim.
o bahsettigin hikaye de cok guzeldir. damsizlik nedeniyle 10 haftasonundan 1inde biryere girebilen bizler sevgili arkadasimiz mert mirasgeldi'nin girisgenligi sayesinde deniz akkaya ve gizem ozdilli'nin barmaidlik yaptigi bir bar acilisina gitmistik (o barin adini hatirlayana berlinden dan hediye berlin ayisi var). erkenden girdigimiz icin rezerve olan bar'da uc koltuk secip rezervasyon sahipleri gelene kadar otururuz diye yerimizi aldik. rezervasyon sahipleri gelmediginden dolayi tum sovu bardan izleme ve deniz akkaya'nin elinden sarap icme serefine nail olduk. bu arada cikan bir karmasada sinirle barda kargasa cikaranlarin uzerine yuruyen deniz akkaya'yi sakinlestiren kisilik olarak turk televizyonlarinin en prestijli programi olan televole'ye de cikmisligimiz var. ne yazik ki oyaranin verdigi agri yuzunden ozan hayatta herkese bir kereligine nasip olan unlu olma sansini basi one egik, asik bir suratla kullandi...
2004 ekimi olsa gerek, ali ile fenerbahce-denizlispor macina gittik (ben denizliliyim). fenerlilerin arasinda oturduk haliyle, maci bir sure bekledik mac oynandi bitti fb 2-0 kazandi.
maraton adli izlenme rekorlari kiran programin o haftaki bolumunde bir de ne gorelim? macin perde arkasi goruntulerinde tribunlerdeki kizlari cekerlerken bir baktik bizim onumuzdeki 2 kizi cekerken ali ve ben de cikmisiz. ali mars soyluyor veya gevis getiriyor (cunku agzi oynuyor) ben ise bir yerlere bakiyorum. artik butun turkiye beni fenerli saniyor.
bu arada tribundeki kiz demisken, guneyli sicakkanli kisi ile beraber, sosyetik tribunden izledigim 17 nisan 2005 fenerbahce - besiktas macindaki (hayatimda izledigim en guzel mac) kiza cok selam soyluyorum burdan.
17 Nisan 2005... Her futbolseverin bos zamanlarinda kurdugu imkansiz galibiyet hayallerinde bile zor rastlanacak bir zafer... Austin'deki tek Lig TV alicisina sahip sehir disindaki Turk pizzacisinda Fenerli oda arkadasim Gokhan ile birlikte pide bozmasi bir pizza yiyip seyrettigim bu zaferin anisina gelsin o zaman:
Girisimiz olay,
Cikisimiz olay,
Nasil koydu ama,
Kadikoyde Koray,
Kadikoyde Koray?
"Her futbolseverin bos zamanlarinda kurdugu imkansiz galibiyet hayallerinde bile zor rastlanacak bir zafer"
gerçekten de öyle.
İşte sonunda Sevgililer Günü'ne yaraşan bir anı...